Yüz Gerdirme Estetiği

Yüzümüz, dış dünya ile iletişimimizi sağlayan en önemli organımız olduğu için bu bölgenin yaşlanması tüm vücuda nazaran ayrı bir önem taşır. Yaşayan her insanın doğal olarak karşılaşacağı yaşlanma süreci, sadece cildi değil, bununla beraber yağ dokuları, bağ dokuları ve hatta kemikleri de ilgilendirir. Yaşlanma ile ciltte görülen değişiklikler, kurulaşma, cildin esnekliğini kaybetmesi, kolajen desteğinin azalması ile cildin incelmesi olarak gözlenir. Yağ dokusu özellikle yüzün üst bölgesi ve şakak bölgelerinde belirgin azalma gösterir. Benzer şekilde yaşlanma ile göz çevresi kemiklerinde ve özellikle üst çenenin ön kısmında kemik azalması oluşur. Tüm bu dokulardaki değişiklikler alın bölgesinde enine kırışıklıklara, kaz ayakları kırışıklıklarının oluşmasına, göz altı çukurlarının belirginleşmesine, göz yaşı oluğu çukurlarının oluşmasına, burun kenarlarındaki hüzün çizgilerinin derinleşmesine, dudak çevresinde ince kırışıklıkların belirmesine ve üst dudağın uzamasına, orta yüz ve elmacık kemiklerinin dolgunluğunun azalması ile bu bölgelerde düzleşmeye, orta yüz ile çene bölgesinde sarkmaların görülmesine neden olur. Genç ve güzel bir yüz sivri kısmı aşağıda duran bir yumurtaya benzetilebilir. Zamanla bu denge yüzün üst kısımlarının daha dar, alt kısımlarının daha geniş olduğu tam tersi bir hale döner.

Yüz germe ise yaşlanma sonucu oluşan bu değişiklilerin cerrahi tedavisine verilen genel isimdir. Bu işlem sırasında fazla olan cilt alınır, sarkmış ve gevşemiş alttaki dokular eski yerlerine getirilir ve özellikle orta yüz bölgesindeki hacim kayıpları yağ dolguları ile düzeltilir. Bunun sonucunda daha sıkı, canlı bir görünüme kavuşmanız hedeflenir. Doğal olarak da bu sizi daha genç gösterir. Bu işlem ile amaçlanan sizin genç halinizdir. Kalıcılığı şöyledir, örneğin 50 yaşında bu ameliyatı olursanız 40 yaşında görünmeye başlarsınız ve bu aradaki 10 yıllık fark hep devam eder.

Yüz germe ameliyatı nasıl yapılır?

Yüz germe bandı ve yüz germe amacıyla ameliyatsız, enjeksiyonla yapılan işlemler haricinde ameliyatla yüz germe işlemi de mümkündür. Kişinin mecburiyet ve / veya estetik hoşnutsuzluk sebebiyle başvurması halinde, uzman hekim tarafından yapılan muayene sonucunda deride gevşeme, sarkma tarzında deformasyonlar tespit edilmişse bu sorunları yüz germe ameliyatı ile gidermek de çok da zor değildir. Gelişen teknolojiyle birlikte gerek bu tür operasyonların maliyetlerinin düşmesi gerekse ameliyat ve sonrası sürecinin hız kazanmış olması bu yöndeki tercihleri arttırmaktadır. Ameliyat planlaması yapılırken öncelikle hastanın gençlik fotoğraflarına bakılarak yaşlanmanın nasıl gerçekleştiği, yüzün nerelerinde ve ne yönde deformasyon oluştuğu tespit edilir.

Yüz germe ameliyatı ile birlikte sadece derinin gerildiği gibi bir yaygın kanı vardır. Ancak bu doğru değildir. Doğru ve başarılı sonuç verecek bir ameliyat ile sadece deri değil, tüm cilt katmanları üç boyutlu olarak şekillendirilir. Ciltte yapılan kesi ile cilt altındaki bağ dokularına, mimik kaslarına ve aşağıya doğru gevşemiş dokulara müdahale edilir. Cilt altındaki bu derin dokulara yapılan dokunuşlarla gevşemiş, sarkmış unsurlar normal bir yüzde olması gereken yerlere taşınmakta ve mevcut bozukluklar giderilmektedir. Yüz germe ameliyatlarına ilişkin akla gelen başlıca sorulardan birisi de ameliyat sonrası iz kalıp kalmayacağıdır. Yüz germe ameliyatı endoskopik yöntemlerde 1 ila 2 milimetrelik küçük kesiler ve saç içinde kalacak şekilde yapıldığı için herhangi bir iz görüntüsü söz konusu değildir. Klasik yöntemlerde ise bu kesiler kulak ön ve arkasında olduğu ve yüzün doğal çizgileri aralarına yerleştirildiği için zamanla iyileşerek görünmez hale gelir.

Doğru bir planlama ile yapılan yüz germe ameliyatı ile hastanın yüzünde 5 ila 10 yıl arasında bir gençleştirme sonucu elde etmek son derece olasıdır. Ehil ellerde yapılacak bu tür ameliyatların etkilerinin kalıcılığı ise yüz germe bandı ve diğer yöntemlere göre ise kesinlikle daha uzundur. Normal şartlar altında bu kalıcılık süresini 10 yıl olarak telaffuz etmek mümkün olmakla birlikte sürenin esas belirleyicisinin, kişinin yaşam koşulları olduğunun altını çizmekte fayda var